3 Cisim Problemi: Netflix korku mu yayıyor?

Hilal Akçacı
6 min readMay 10, 2024

--

Son günlerde oldukça popüler bir Netflix dizisi var, başlıktan anlayacağınız üzere ismi 3 Cisim Problemi

Dizinin ana konusu, Hollywood sinemasında bolca gördüğümüz dünyayı istila eden/edecek olan uzaylılar ve insanlar arasındaki savaş. Fakat konu bu sefer Çin’de başlıyor. Zaten dizi de bir kitap uyarlamasıymış. Kitabını henüz okumadım ama önerilenler listesinde kendisi.

Uzaylılar ve insanlar arasındaki savaş derken birebir bir savaş ortamı görmüyoruz dizide. Olay şöyle başlıyor; Çin’de Mao liderliğinde kültür devrimi yapıldığı sırada önemli bir bilim adamının kızı Yen Wenjie (kendisi de oldukça zeki bir bilim kadını) uzaylılara sinyal gönderilen bir alanda çalışmaya başlıyor. Hükümetin yürüttüğü oldukça gizli bir görevde uzaya sinyal gönderip, cevap bekliyorlar. Yen Wenjie, sinyali direkt güneşe gönderirlerse güneşin bu sinyal dalgasını daha güçlü hale getirerek yansıttığını keşfediyor fakat Mao iktidarı güneşle sembolize edildiği için yasal olarak bunu yapamıyorlar. Yen Wenjie gizlice sinyali güneşe yönlendiriyor ve düşündüğü gibi bu sinyale cevap geliyor.

‘’Cevap vermeyin. Ben bu dünyada bir pasifistim. Mesajınızı ilk ben aldığım için çok şanslısınız. Uyarıyorum: cevap vermeyin. Cevap verirseniz geliriz. Dünyanız fethedilir. Cevap vermeyin.’’

Uzaylı arkadaşımızdan aldığı mesaj tam olarak bu şekilde. Öte yandan Yen Wenjie, babasının sırf bilim adamı olmasından dolayı öldürülmesi ve diğer bütün yaşadıkları yüzünden insanların bu dünyayı berbat hale getirdiklerini ve dünyanın insanlardan kurtarılması gerektiği inancında olduğundan, tabii ki gelen mesaja cevap veriyor ve böylece insanlarla uzaylılar arasındaki iletişim başlıyor.

Buraya kadar dizinin başlangıcından ve genel hattından bahsettim, buradan sonrası spoiler olacak.

— — — — — —

Aradaki iletişim başladıktan sonra ise uzaylılar insanları, özellikle de dünyadaki teknolojiyi manipüle etmeye başlıyorlar çünkü dünyadan çok çok uzaktalar, buraya varmaları yaklaşık 400 yıl sürecek. Bu süre içerisinde teknolojik olarak onları geçmemizi istemiyorlar.

Bilimsel anlamda 3 cisim problemiyle ilgili bir bilgim olmadığı ve üzerine de okuma yapmadığım için yorum yapamayacağım. Bu nedenle genel bir izleyici olarak gözüme ve aklıma takılanlardan bahsedeceğim.

Genel itibariyle dikkatimi çeken noktaları iki başlığa ayırdım. Bunlardan ilki, insanların kendilerini ve insanlığı dünyanın zararlı canlısı, virüsü veya paraziti olarak görmesi; ikincisi insanın yalan söyleyebilen doğa yapısı.

  1. İnsanların bu gezegeni kötü hale getirmesi, dünyayı hak etmiyoruz psikolojisi:

Yen Wenjie’nin uzaylılarla irtibata geçmesinin en önemli nedeni bu psikoloji.. biz insanlar olarak dünyaya zarar veriyoruz, hayvanları öldürüyoruz, birbirimizi öldürüyoruz ve savaşlar çıkartıyoruz. Bencil hırslarımıza yenik düşüp empati yapamıyoruz. Bu nedenle bizden daha akıllı, daha sağduyulu bir ırk tarafından yönetilmeye ihtiyacımız var. Başka dünyalardan uzaylılar gelsin ve bizi yönetsin çünkü biz insanlar görünen o ki bunu başaramayacağız düşüncesi.

Bu inanç ne kadar doğrudur tartışılır, özellikle bazı çevreci gruplar bu şekilde düşünüyor ve doğruluk payı da az değil öte yandan her canlı türü gibi insanlar da kendi türünün devamlılığı için yaşar ve sosyal bir tür olduğumuzdan kendi grubumuzu oluşturup, bu grubu diğer gruplara karşı koruma eğilimde oluruz. Başka bir canlı türünün, bizden daha akıllı, sağduyulu, gelişmiş olmasına rağmen aynı psikolojide olmayacağını nereden bilebiliriz?

Veya kendi türümüzden olanları öldürme konusunda en azından vicdan sahibiyken bir çiftlik hayvanını veya bitkileri beslenmemiz için öldürürken vicdan yapmıyoruz. Bir uzaylının gözünde biz de aynı konumda olabiliriz. Ki nitekim yalan söyleyen canlılar olduğumuzu öğrendiklerinde bize şöyle hitap ediyorlar;

“Sizler dünyanın böceklerisiniz”

Bu söylemin birebir aynısı 1994 yılında Afrika Ruanda’da yaşanan Ruanda Soykırımı’nda kullanılıyor. Hutular ve Tutsiler olarak iki temel etnik grubun yaşadığı Ruanda’da, Hutuların örgütlediği radikal bir grubun Tutsileri ve ılımlı Hutuları planlı bir şekilde katletmesiyle başlayan olaylar, sonrasında Tutsilerin destek alarak Hutuları katletmesi ve kalanları da ülkeden sürmesiyle bitiyor. Olayların ayrıntıları insanın kanını donduruyor ve gerçekten yaşandığına inanmak istemiyorsunuz.

Bu olayda hangi tarafın bunu söylediğini hatırlayamamakla birlikte (ders notlarımda olacaktı) bir grubun diğer gruptaki insanları böcekler olarak tasvir ettikleri ve ‘’onlar hamamböcekleri ve yok edilmeleri gerekiyor’’ söylemiyle yaptıkları şeyleri meşrulaştırmaya çalıştıkları ve hatta daha ileri giderek karşı tarafın gerçekten insan değil de böcek olduklarına inanarak satırlarla diğerlerini öldürdükleri anlatılmaktadır. Onlar böcekler merhamet etmeyin rahatça öldürebilirsiniz mesajı verilmiş oluyor. Dizide bu cümle bilerek mi kullanıldı, gönderme mi yapıldı bilmiyorum ama aklıma gelen ilk olay bu oldu. Biri sizi böcek kadar değersiz görüyorsa size her şeyi yapabilir, aklınıza gelemeyecek şeyleri bile.

Bu noktada Netflix korku mu yaymaya çalışıyor diye soruyorum.

Korku enerjisi kitleleri yönetmek için mükemmel bir araçtır ve negatif negatiften beslenir. Ne kadar korkarsak o kadar korkuyu ve negatifi çekeriz. Savaşlar dünyanın her döneminde varlığını sürdüren ve maalesef üstesinden gelemediğimiz bir konu. Öte yandan bunu beslemeye devam etmememiz gerekiyor. Dizinin negatif bir enerji yaymasının yanı sıra başka gezegenden gelen uzaylıların evimiz olan dünyayı elimizden alacakları korkusu da aşıladığı bir gerçek. Diziyi bu enerjiye kapılmadan izlerseniz çok daha iyi olur diye düşünüyorum, naçizane.

2. İnsanların doğalarında yalan olması

İletişim içinde olup bire bir konuştukları uzaylıya ‘lord’ diye sesleniyorlar ve lordun inananları her zaman koruyacağı düşünülüyor. Yen Wenjie’nin başlattığı ve sonrasında genişleyen bir ağ gibi uzaylılara inananlardan oluşan bir tarikat var ve bu tarikat kurtuluşun uzaylıların gelmesiyle gerçekleşeceğine inanıyor. Kendilerine yeni bir din inşa ettikleri çıkarımını yapmak mümkün fakat burada inanç meselesine girmeyeceğim.

▫️

Olay şu şekilde gelişiyor: bu tarikatın başındaki zengin iş adamı Evans uzaylı lord’la telefon görüşmesinde insanlığın masallarından okuyor. Masalımız “Kırmızı Başlıklı Kız”. Uzaylı bu anlatımda kurdun nasıl olup da kızı kandırdığını anlayamıyor. Hatta kandırmak, kandırılmak nasıl bir şey onu bile anlayamıyor ve hatta masalı gerçekten yaşanmış bir durum sanıyor ve ona göre cevaplar veriyor.

Bu masalı dinleyen uzaylı lord, insanların yalan söyleyebilen bir canlı olduğunu ve bunun insanlar için çok normal bir davranış olduğunu anladığı an bütün iletişimi ve desteği kesiyor.

Öte yandan uzaylıya okunan masallar/hikayeler gerçek olaylara dayanmadığı için onlar da birer yalan ve bu hikayeleri dinlerken uzaylının metaforik anlatımı anlamadığını masalın bir yorum ve aslında yalan olduğunu anlayamadığını görüyoruz. Dolayısıyla esasen insanlar olarak bizler her şeyi hikayeleştiriyoruz ve uyarlıyoruz. Bu uyarlamalar her zaman kendi açımızdan olacağı için illaki yalan barındırıyor veya salt doğru olmuyor, olamıyor. Çünkü doğamız buna uygun değil. Fakat hikayeler olmadan öğrenemiyoruz ve metaforlarla düşünmek bizi geliştiriyor. Kötü gibi görünen bir özelliğimiz bizim en iyi yanımız olabilir. Fakat bu özelliği ne için kullanıyoruz ona bakmak lazım.

Peki, uzaylılar gerçekten dünyaya kendi yuvaları yok olduğu ve beraber yaşamak için mi geliyorlardı yoksa en baştan dünyayı istila etme niyetleri mi vardı?

İkincisi olduğunu pek sanmıyorum çünkü yalan söyleyemiyoruz diye belirtiyorlar konuşmalarında ve muhtemelen bizim de öyle olduğumuzu varsaydılar. Öte yandan insanlar olarak bizler yalan söyleyebildiğimiz için artık güvenilmez canlılarız. Niyetimizi gizleyebilir, onlara iyi davranacağımızı söyleyip hiç de iyi davranmayabiliriz. Hatta bizden güçsüzlerse onları kullanabilir, öldürebiliriz de. Bu yüzden korkuyorlar. Ve bize de korkmayı tekrar öğrenmelisiniz diyorlar. Korkmadığımızı düşünüyorlar oysaki biz hala korkuyoruz.

Video | Facebook (korku ve hikayeyle ilgili dizide geçen kesitin orijinal videosu)

▫️

Yalan söylemek insanlar için neden bu kadar olağan, neden yalan soyluyoruz diye baktığımızda iyi niyetimizden kimseye zarar vermemek için söylediğimiz yalanlar olsa da statümüzü kaybetmekten, kötü bir durumla karşılaşmaktan, ceza almaktan korktuğumuz için de yalan söyleriz. Bazen bilerek başkasına zarar vermek için, kıskançlıktan ve daha iyi durumda olmak istemekten de yalan söyleriz. Yani kendi çıkarımız için ve korkularımızdan dolayı olduğu kadar başkalarını korumak ve kötü duruma sokmamak için de yalan söylediğimiz olur fakat her ne için olursa olsun yalan söyleme özelliğimiz her daim buradadır.

Bu durumla ilgili evrim ağacının çok güzel bir yazısı var, ayrıntılı biçimde neden yalan söylediğimizi ele almışlar. Öneririm: https://evrimagaci.org/herkes-yalan-soyler-ama-neden-ne-tur-yalanlar-soyluyoruz-ve-bu-sahtekarligin-sonuclari-ne-9282

▫️

Sonuç olarak; insanlık adına, hepimiz değil ama belli bir kesimimiz kendi türümüz hakkında oldukça kötü düşünüyor ve yalan söyleyerek de bunu pekiştiriyor. Sanırım, daha iyi bir hayatı ve dünyayı hak ettiğimizi düşünüyorsak ki, düşünmeliyiz de, önce kendimizden başlamalıyız. Kendi karanlığımızla yüzleşmeli, kabul etmeliyiz. Biz yalan söylüyoruz, kandırıyoruz ve bunu çok doğal bir şeymiş gibi yapıyoruz. Bunu en aza indirelim dürüst olalım taviz vermeyelim. Belki o zaman bizi gelip kurtarsın diye başkalarını beklememize gerek kalmaz. Kendimizi kurtarırız.

İyi yaşamlar dilerim…

--

--

Hilal Akçacı

Felsefe, mitoloji ve kültür sanat meraklısı bir Uluslararası İlişkilerci. Burada film ve kitaplardan yola çıkarak yazdığım düşüncelerimi bulabilirsiniz.